12 Aralık 2015 Cumartesi

Boyun Fıtığı ( Talim Alanı )

Boyun Fıtığı

  Boyum oldukça uzun. O kadar yapılı ve heybetli değilim. Kuru bir dal gibiyim aynı. Acizliğim ve sırtlandığım günahlar zahirende yansımış sanki bedenime. Yürürken, otururken hafif kambur dururum. Boynumda sürekli önüme doğru eğik. Muhtemelen orta yaşları az buçuk geçtiğimde boyun fıtığı olucam. Ama buna değer. 

  Sevdiysen eğer birini Allah için, hele hele evlenmek niyeti ile sevdiysen, o baş yürürken dik duramıyor. Gözlerin görmesin ondan başka kimseyi diye yerdeki kaldırımları sayıyor. Bildiğin kamburum çıktı. Boynum yakındır fıtık olacak. Sevdiğim kıza feda olsun. Bir boyun gerekse sadakatimi ispata, bu boyun tez vurulsun. 

Mr Anonim

13 Kasım 2015 Cuma

Sessiz (Talim Alanı)

Sessizlik. 
Sensizliği tanımlayan tek kelime bu aslında.   
Özlemi. 
Hasreti. 
Sevgiyi belkide. 
Sana dair ne varsa ey sevgili,
Çoğu zaman sessizlik temsil ediyor. 
Seni en güzel sessizlik anlatıyor. 
'Sen' deyince kelimeler düğümleniyor boğazıma. 
Dudaklarımda hayat bulamıyor kelimeler. 
Seni anlatmaya yetmiyor hiçbir lisan. 
Aynı şekilde,
Aklımdan ışık hızında ilerleyen düşüncelerde yetersiz. 
'Sen' dedim mi duruyor zaman. Duruyor mekan. 
Kim bilir hangi alemlerde yüzüyorsun şuan. 
Kim bilir hangi ufuklara yelken açtın en sevgili. 
Senin seyir eylediğin alemlerde kulaç atmak için neler vermez bu, 
Yitik ve
Bitik insan. 
Seni minik bir an dahi seyir eyleyebilmek için,
Nelerini vermez bu can. 
En sevgili
Akşam yatıyorum sen. 
Sabah uyanıyorum sen. 
Hayallerde sen. 
Alemlerde sen. 
Sana dair ne varsa bir özlemde gizli. 
Birde sessizlikte. 
...
Kelimelerimin yine bağlandı basireti. 
İçimde kopan fırtınaların yanında,
Söyleyebildiklerim,
Devede kulak olsa teselli bulurdum. 
En fazla,
Devede bir kıl tanesi. 
Mumdan farksız eriyip giden bu hayat baharım. 
'Sen' ile geçti. 
Yada sensizlikle. 
Sessizlikle.  
Havanın olmadığı ortamda
Çığlık basıyorum sanki. 
Çıkmıyor sesim soluğum. 
Karabasan oturmuş göğsüme. 
Nefes dahi alamıyorum. 
Sensiz ben,
Yaşamakta dahi zorlanıyorum en sevgili. 
Baktığımda kaybolmak istediğim bir çehren vardı. 
Hatırlamakta zorlanıyorum. 
Utanıyorum sebepsiz. 
...
Birbirinden anlamsız ve alakasız onlarca kelime grubu yazdım sana. 
Yazmadım belkide
Kustum.  
Bilmiyorum. 
Çok seviyorum seni. 
Çokça özlüyorum. 
Çok...
Sessiz.....

Mr Anonim

8 Kasım 2015 Pazar

'Yedi' (Talim Alanı)

  Saat sabahın dördü. Su bardağında içtiğim bol köpüklü sütlü kahvem. Küllük niyetine kullandığım bardak su kabım var masamda. Gönlüm masamdan daha karmaşık bugün. Tutsaklar diyarıyım sanki. İkinci dünya savaşından kalma rus denizaltısı gibiyim. Gönlümdekileri de kendimle beraber suyun derinliklerine çekiyorum. İki dudağımın arasına sıkıştırdığım sigaram var birde. Dumanı nasılda özgürlük için çırpınıyor ciğerlerimde. Bir başkayım bugün. Dolandığım alem, evimin önündeki deniz kıyısı değil. Karşımda beliren ufuk çizgisi, pekte tanıdık gelmiyor. Uzaklardayım. Darmadağın olmuş bir kütüphane gibiyim. Ne alfabetik sıralamam kaldı nede kendime has sessizliğim. 

  Fedakar olamamak çok zormuş meğer ey sevgili. Hayat, yaşam, can, mal,kastettiğim şey bunlar değil. Bunlar insan gözünde harcanabilir bozuk para gibi aynı. Sevdiği için insan, her birini yakabilir düşünmeden. 'Mevzu bir inşaatı ateşe vermek değil, mevzu o inşaata bir tuğla koyabilmekte.' Sevdiği için savaşmaktır mühim olan. Mor sümbülüm, öyle bir çıkmaza girmiş ki hayatım, dönme şansım yok girdiğim sokaktan geri. Zamanı maalesef alamıyorum geri. Önümdede aşmam gereken düz bir duvar. Savaşmak istiyorum, aşmak istiyorum bu engebeyi. Sarp arazi isterdim ömür tarlamda ama benim her yanım düz duvar. Benim için yakmaya hazırsın 22 senedir tek tek tuğla dizdiğin inşaatını yada bitireyim diyorsun layığıyla. Hayat macerandaki her yolu benimkiyle kesiştirme uğraşındasın ey ceylan gözlüm. Gönül limanıma demirlemek istersin bindiğin hayat gemisini. Sen benim için okyanus geçmeye hazırsın. Ben senin için gemiye dahi binemiyorum. Tüm aksilikleri, çıkmazları iyiye yorduk hep. Aksine ihtimal bile vermedim. Ama bugün ilk kez düşündüm... 

  İkinci dünya savaşından kalma bir denizaltıyım ben. Gittiğim bir yer yok. Yalnızca batıyorum. Zaman geçtikçe kararıyor gözlerim. Yalnızca gözler değil ufkumda kararıyor. . . Hani en baskın duygu özlemdi ya bizim için. Ben bu sefer sadece korkuyorum. Kendim için değil. Çünkü ben yalnızca batıyorum...

  Gönlümün; benim dahi varlığından bi haber olduğum rutubetli köşelerinden sesleniyorum sana en sevgili. Atını çılgın gibi Tümurun çadırına dehleyen Yıldırım misali, samimiyetimin son demleri ile yazıyorum. Kendime dahi itiraf edemediğim ne varsa şimdi sana fısıldıyorum. 

  Sıkıştığım çıkmaz sokakta yüzümü aydınlatan mehtabım. 

  Senin için feda edebileceğim şeyler bozuk paradan farksız benim için. 

  Seni çokça seven işe yaramaz sevgilin. 

  Yedinci Ayın Şerefine. 

  Mr Anonim

6 Kasım 2015 Cuma

Öğretiler (Talim Alanı)

  Bir gün Eminönüden geliyoruz annemle. Sabah çıkmışız yola, dönüşümüzde hava kararmış. Kaç saattir yollardayız Allah bilir. Yemek olarak döner yediğimizi söyleme gereği duymuyorum. Otobüse binmişiz iettnin deri koltuklu ikarusları var o zaman. Onbeş sene evvelden bahsediyorum. Şuan ki metrobüse nasıl cephede hücuma kalkan askerler gibi biniyorsak o zamanda öyle. Tekli koltuklara yapıştık. Annem arkamda ben bir önündeki koltukta yer bulduk kendimize. Çok geçmedi. Annem yaşlarında gözlüklü bir kadın geldi. Senin biletin var mı çocuğum dedi. Annem söze girdi hemen. Bileti var ve ayrıca hasta o , dedi. Halbuki ne biletim var nede hastayım anasını satayım. Yaşım 6-7. Göğsüm alev alev yanarken kalkmak ve o işten gelen kadına yer vermek için kalkamıyor aksine oturduğum koltuğa daha da gömülmeye başlıyordum. Annemin vermiş olduğu emir üstüne ineceğim durağa kadar çivilenmiştim o koltuğu. İnene kadar o ablaya yer vermeyi istedim gönülden ciğerden. Ama yapamadım. . . Bu anının devamını hatırlamıyor zihnim. Gerisine de lüzum yok zaten. Resmin tamamını göremeyen arkadaşlarım için birde açıklama geçeyim. 

  Daha küçücük yaşlarda ailemizin bizim için çizdiği doğru ve yanlışlar, bizim ömür boyu seyir eyleyip ulaşmak istediğimiz ufuk çizgimizi belirliyor. Hayal gücün, hayatında ulaşmak istediğin hedefler, olmak için çırpındığın o mükemmel insan. Bunların hepsi daha o küçük yaşlarda nakşediliyor benliğine. Dokuma kilim nasıl iran halısı etmiyorsa dostlar, bizim baskı altında yetişen masum gencimizde dış dünyaya bir türlü açılamıyor. Fetih edemiyor Rabbinin onun için yarattığı alemleri. 

  Evet, olmazlar ile büyüyüp, olmazları oldurmaya çalışan, yapılan onlarca baskı ile kişiliği yarım yamalak oturmuş bir genç olarak kendimi kim beşyüzmilyar ister programına katılıp ilk soruda elenmiş yarışmacı gibi hissediyorum. Doğru diye öğrendiğinizi de, yanlış diye korktuğunuzu da bir gözden geçirin dostlar. Bu hayat sizin! Bu filmin tekrarı yok...

Vesselam. 

Mr Anonim

4 Kasım 2015 Çarşamba

Kamikaze! (Talim Alanı)

  Dünya yörüngesindesin. Yer çekimine kamikazeye geçmişsin. Gittikçe hızlanıyorsun. Her saniye bir öncekine göre daha hızlı geçiyor sanki. Bir saat bir dakika, bir dakika bir saniye gibi. Ne zaman sabah olduğunu ne zaman yatmak için yatağa girdiğini anlamıyorsun. Gün içersinde neler yaşadığını düşündüğünde sanki 10 sene önceki anılar gibi hepsi. Ne denli çabuk ölüyoruz. Fark etmiyor musun. Daha dün beraber ilk okul sıralarındaydık. Ne ara deve gibi olduk biz. 

  Hepimizin dev gibi hedefleri var. Hepimizin bitirmesi gereken bir üniversitesi. Adam olmamız gerek bizim! Güzel bir iş bulup çalışmamış şart amına koyayım. 3 bin tl maaşın altında bir iş bulursak öldük lan biz. Yaşamayalım hiç. Bin beşyüz lira maaşla çalışacağına git kolsuzlara 31 çek daha iyi. Lan niye böyle. Niye bunun için, niye 3 bin tl için kurulmuş robotlar gibiyiz. Yada kudurmuş köpekler gibi! Niye iş yerindeki patronumuzdan ebemizi sikecekmiş gibi korkuyoruz. Niye ona yaranmak için kendimizden ödünler veriyoruz. Kız erkek farketmez. Niye ruhumuzu fahişeleştiriyoruz. 

  Lan ne oldu bizlere. Gösteriş için yapmayacağımız şey kalmamış. Yoldan bir kız geçer. Onu izlersin düzercesine. Normal şartlarda sana, gece uyurken onu rahatsız eden, vızıldayan sivri sinek kadar değer vermez. Suratına bakıp iki çift laf dahi etmez. Ama sana hava olsun diye, sırf gösteriş için giyinir ve kibir yumağı halinde önünde yuvarlanır. Lan bu niye böyle. Beni o mu yarattı (haşa). Bu kibir niye? Tüm evren onun kırmızı ojeli parmaklarında mı dönüyor? Niye gösteriş manyağı olduk biz? Ne önemi var yedikten bir gün sonra bok olarak çıkaracağımız yemeğin fotoğrafının? Ne önemi var gittiğimiz yerlerin bildirimini yapmanın. Görmüyor musun ulan ölecek toprak olacaksın. Ve zaman o kadar hızlı ki bunun farkına dahi varmayacaksın. 

Dünya yörüngesindesin. Yer çekimine kamikazeye geçmişsin. Gittikçe hızlanıyorsun. İt dalaşındayız ulan! Çakıldığımız yerde bir mezarlık var. Taşlarında da ruhuna Fatiha! 

Mr Anonim

1 Kasım 2015 Pazar

100 km/h hızla koşarak duvara çarptım (Talim Alanı)

Düşün, yoldan geçen adamın ayakkabısının tabanındaki çamurları. Nereden geldiğini, nerelerden geçtiğini anlatırlar. Sokaklarda iz bırakmazlar. Zaten sokaklar yeterince çamurludur. Çamurlu sokak gibisi yoktur. Oraya adım atan herkesin ayağı çamur olur. Sonra bindiğin toplu taşımaya taşırsın o izleri.
Kulaklığındaki melodisiz kuru gece kulübü müzikleriyle toplu taşımalarda her gün seyahat eden gençleri düşün. Kendini kaybedip dans etmek isterler bazen. Aslında dans etmeye utanmazlar, ama önyargı ile yargılanacaklarından dans edemez; utanırlar.
Gece kulüplerinde dans edenleri düşün. Bütün amaç eğlenmektir (bazıları için sekstir) aslında. Sabah baş ağrısı ile uyananı çoktur. Gürültü eşliğinde dans ederler. Boşluktadırlar duvarlara çarpmazlar. Sabahlayanlarının bazılarının kafalarını duvarlara vurası gelir. Bi' keresinde 3 bardak votkaya 60 lira vermiştim. Bırak başımı duvarlara vurmayı hoşuna giden kızın güzelliğini seyrederken boğulmak için alkol deryasında elimle kürek çekebilirdim. Sarhoş olamadım. Param da boşa gitti. Kızın da sevgilisi varmış, gecenin sonunda öğrendim. Mantıksızlık budur.
Mantığın olmadığı yer denilen askeriyeleri düşün. Vatan borcu namus borcu, vatani görev bik bik bik denilen omuzlar eşliğinde gönderilen bir genç şu anda başkentteki askeri gazinoda meymenetsiz subayın tekine garsonluk yapmakta. Duvarlar arasından kaçmanın hayalini kuruyor aslında 'kahraman' garsonumuz. Bankaya kredi öder gibi namus borcunu kapatsın hele, hemen evine dönecek. Ama tuvaletler temizlendiği için bir hafta tuvalete girmemek zorunda. Neden? Tuvaletler temizlendi. Girmek yasak. Başında da nöbetçi var. Çılgınlık budur.
Çılgınca yaşamış Jim Morrison'u düşün. Hiç bir zaman gelecekte ne yapacağını düşünmediğini sandığın bir insan. Müzik, konser, uyuşturucu, alkol, seks, şiir, seyahat, kertenkele, dans, uyuşturucu, alkol, müzik, gitar, nota, akort, konser, alkol, viski, seks, şiir, amerika, hayranlar, kertenkele, dans, kızılderilinin ruhu, uyuşturucu, alkol, gitar, akort, bira, alkol, seks, şiir, hippiler, hayranlar, kertenkele.
Gerçeğin tiyatrosuna hoşgeldiniz.

Kuzgun Bey

31 Ekim 2015 Cumartesi

Sensiz (Talim Alanı)

Bayat bir ekmek gibi İstanbul. 
Dibi tutmuş bir yemek. 
Demsiz çay, telvesiz kahve gibi.  
İstanbul sensiz, İstanbul yetim.  
Mr Anonim